Cilt Hastalıkların Nedenleri
Tedavi Yöntemleri ve Bakımı

Zona Hastalığının Kanserle İlişkisi ve Kanserli Hastalarda Tedavi Süreci

Yakın bir döneme kadar kanser hastalarının birçoğunda Zona hastalığı görüldüğünden Zona’nın kansere yol açtığı düşünülüyordu. Son bilimsel araştırmalar ise konuya farklı bakış açıları kazandırdı.

Zona ve Kanser İlişkisi

Zona hastalığı kansere çevirir mi?

 Zona, Varicella Zoster virüsünden kaynaklanan viral bir enfeksiyondur. Vücuda bir kere girdikten sonra yıllarca sinirlerin arkasında uyku halinde gizlenir. Bağışıklığın zayıfladığı dönemlerde ise etkilediği sinir boyunca aktifleşerek cilt yüzeyinde ağrılı döküntülere neden olur. Kanser gibi bağışıklığın zayıfladığı hastalıklar Zoster virüsünün yeniden uyanması için gerekli ortamı sağlar.

Zona Hastalığı Kanser Belirtisi Midir? 

Zona hastalığı kanser belirtisi değildir. Daha önce su çiçeği geçiren herkes ilerleyen yaşlarda Zona’ya yakalanabilir. Özellikle 50 yaş ve üzeri insanlarda vücut direnci azalmaya başladığından viral enfeksiyonlara karşı bağışıklık sistemi zayıflar. Bunun dışında stresli bir olay, immün sistemi etkileyen durumlar ve HIV gibi hastalıklar da Zoster virüsünün uyanmasına neden olabilir. Yapılacak tahliller hastalığın nedenleri hakkında daha net bilgiye ulaşmanızı sağlayacaktır.  

Zona Kansere Dönüşür Mü? 

Zona hastalığı kansere dönüşmez. Fakat kanser gibi hastalıklar zonanın tekrarlamasına neden olur.  1970’li yıllarda Amerikan Kanser Derneği Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Len Lichtenfeld öncülüğündeki bir grup zonanın kansere neden olabileceği fikrine inanmakta ve tüm zona hastalarından kanser tetkiki istemekteydi. Fakat son bilimsel araştırmalar bu çıkarımın doğru olmadığını göstermiştir.

Bu çalışmalardan en büyüğü sayılabilecek ve Zona Kanser İlişkisi hakkındaki korelasyonu ortaya koyan bir araştırma 1996 ile 2008 yılları arasında Tayvan’da yapılmıştır. 35.871 zona hastasının incelendiği 12 yıllık çalışma sürecinde sadece 895 kişide kanser varlığı tespit edilmiştir. 

 Bu 895 kanser vakıasında da kemik kanserinden mide kanserine kadar değişen farklı kanser türleri gözlendiğinden zonanın kansere neden olduğu tezi bilimsel olarak geçersiz kabul edilmiştir. 

Kanserli Hastalarda Zona’nın Etkileri ve Olası Komplikasyonlar 

Zona hastalığı erken döneminde yorgunluk, genel halsizlik ve agresif bir ruh haline neden olabilir. Döküntüler ortaya çıkmaya başladıktan sonra süreç çok ağrılı olacağından hastanın yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiler. Cilt yüzeyinde hassasiyet ve ağrı hissi bazı hastalarda yıllarca devam edebilmektedir. Döküntü olmadan devam eden hastalık sonrası süreç post-herpetik nevralji olarak adlandırılmaktadır.

Radyoterapi ya da kemoterapi gibi immün sistemi baskılayan tedavi yöntemleri hastalığın tekrar etme riskini arttıran önemli faktörler arasında yer alır. Antiviral ilaçlar ve kemoterapi ilaçları birbiri ile etkileşime girebileceğinden doktorun reçete etmediği herhangi bir ilaç kullanılmamalıdır. Her iki hastalığın tedavi süreci birbiri ile çatışan bir yapıda olduğundan fiziksel yorgunluk ve ağrının yanı sıra hasta psikolojik olarak yıpranabilir. Orta ve ağır şiddetli depresyon gelişebilir.

Kanser yüzünden zaten bağışıklık sistemi zayıf olan hasta erken dönemde tedavi edilemezse Zoster virüsü vücudun iç organlarına yayılarak, başta merkezi sinir sistemi başta olmak üzere akciğerler ve beyin dokusuna zarar verebilir. 

Yüz bölgesini etkileyen sinirlerde zona görülmesi, görme ve işitme hasarına neden olabilir. 

Tedavi Süreci 

Kanserli Hastalarda Zona Tedavisi

Zona, kamu sağlığını tehdit eden bulaşıcı hastalıklardan biridir. Vücuda bir defa enfekte olduktan sonra asla tam anlamıyla temizlenemez. Bu yüzden önleyici tedavi yöntemleri hastalıktan korunmak için önem arz eder. Varisella aşısı 1 ve 4 yaşındaki çocuklara sağlık ocaklarında ücretsiz olarak uygulanmaktadır. 50 yaşından sonra ise Zostavax açısı ile hastalıktan korunmak mümkündür. Başka insanlarla temas ederken kanserli hastanın kendi koruması gerekmektedir. 

Bazı kanser türlerinde doktorunuz kemoterapiye başlamadan önce Zostovax aşısı olmanızı isteyebilir. 

Kemoterapi ve radyoterapi vücudun bağışıklık sistemini baskılar. Bu yüzden kanserli hastalarda iyileşme süreci daha uzun ve zor olmaktadır. İlaçların etkileşime girme ihtimali olduğundan doktorunuz tarafından belirlenen uygun doz ve saatlere riayet etmek tedavi sürecinin önemli bir parçasıdır. 

Bağışıklık sisteminin yeniden yapılandırıldığı terapiler, zona gibi enfeksiyonları önlemeye yardımcı olur. Kolostrum, laktoferrin, humik asit, beta-glukanlar gibi ajanların yanı sıra beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerini içeren pek çok yaklaşım mevcuttur. A,C, D vitaminleri ile selenyum yönünden zengin bir diyet virüslerin vücuttan atılmasına katkı sağlar. Kemoterapi, bağırsak sistemini etkilediğinden yoğurt ve kefir gibi prebiyotikler ile bağırsak sistemi desteklenmelidir. 

En uygun tedavi yöntemi hastalığın evresi ve türüne göre doktor tarafından belirlenmelidir. 

Kaynaklar




1 yıldız2 yıldız3 yıldız4 yıldız5 yıldız (toplam 1 oy, ortalama: 1,00 en yüksek 5)
Loading...

Yorum ekle